Bonneville etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bonneville etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bonneville 3 arkadasın Öyküsü?

| 0 yorum

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/1/19/Bonnevilleposter.jpg
Aslında bu, önceden planlanmış bir yolculuk değil.Çünkü Joe’nun kızı Francine’in (Christine Baranski), babasının küllerini gömmek istemesi üzerine, Arvilla’ya baskı yapıyor ve hatta oturduğu evi almakla tehdit ediyor. Joe’nun gömülmek istemediğini söyleyen ve bunu kendisinin de istemediğini belirten Arvilla, her nasılsa bir anda mutluluktan uçar vaziyette sahil planları yapar görünüyor.

Tutarsızlıklar

"Bonneville"’i izledikten sonra düşünüyorum da, sanırım ayrı bir zayıflığım olduğu için öyle çok şey beklememe rağmen daha önce izlediğim hiçbir yol filminden sıkılmadığımı fark ediyorum. Sanki kendimi hemen arabanın boş bir koltuğuna atıp, karakterlerle beraber eğlendiğimi, üzüldüğümü, şaşırdığımı görüyorum. Ancak"Bonneville" de asla, arabadaki bir yeri bırakın, hiçbir karesine dahi kendimi dahil edemiyorum. Tam bir yerden tutunabilirim derken, garip tavırlar, samimiyetsiz hareketler, Thelma’nın (Geena Davis) o harika fular ve gözlük ikilisinin kullanılması adeta insanı soğutuyor ve sinirlendiriyor.

Arvilla’nın, Joe’nun ölümünün üzerinden çok zaman geçmemesine rağmen ve küllerini kucağında taşırken dahi bu kadar neşeli olması pek gerçekçi görünmüyor. Yolculuk esnasında atılan mutluluk çılgınlıklarını görünce, yönetmen Christopher N. Rowley’in nasıl bir karakter çizmeye çalıştığını merak ediyorum. Arvilla, gece olunca karalar bağlayan düşünceli bir hanımefendiyken, gündüzleri adeta yaz tatiline çıkmış, aklı bir karış havada genç kızları andırıyor.Bu gibi farklı telden çalmalar iyice sıklaşınca, onlar yollarda ilerledikçe, insan kendisini araba tutmuş gibi hissediyor.

Yalan rüzgarı karakteri

Rowley’in başaramadığı ve en fazla göze çarpan öğelerden birisi de, bir çocuk bakışıyla yaratmış gibi basitleştirdiği Francine karakteri. Joe’nun kızını gereksiz bir kötü gösterme çabası var ki eline yüzüne bulaştırıyor. Francine’i ne zaman kadrajda görsek ya tenis oynuyor, ya da havuz başında oturuyor. Sanki “Francin’e bakın, gününü gün ediyor, asıl acı çeken Arvilla’dır” demeye çalışıp, ancak onu da tezat bir şekilde şen çocuklar gibi eğlendiriyor. Böyle, pembe dizi karakterleri gibi karakterler yaratıp, birine bu basit yöntemlere iyi veya kötü demek, özellikle bu tür filmler için hiç akıl karı değil şüphesiz. Bununla beraber bu tersliklerden pay çıkarması gereken kişilerden birinin de senarist Daniel D.Davis olduğu gün gibi aşikar.

“Maceracı” üç kadın

Arvilla ve yaşlı arkadaşı klasikleşmiş “çılgın kadın modeli”ne uymaya çalışıyorlar. Ancak bu “maceracı” adı altında ve çılgın çığlıkları eşliğinde yol alırken, gerçeklikten uzak ve pek de hoş olmayan durumların içine giriyorlar. Tabi ki, bu durumlar içerisinde mekik dokurken, onlara bir de arkadan muzip müzikler eşlik edince bir sit-com izliyor gibi hissedebiliyor insan. Gördükleri her gölde takılıp kalmanın yanında, bu yapmacık gösteriye isyan eden ve adeta teşekkür edesim geldiği Carol (Joan Ellen) ise çok beklendik bir şekilde sıkıcılıkla suçlanıyor. Tabi ki, tehlikeli ve saçma durumlar içinde bulunmak istemeyen Carol onların anlayışına göre hayatı ıskalıyor.

Bununla beraber hikayede çok vurucu gözüken ve bizi çok şaşırtan olaylar da olmuyor değil. (Dikkat! Yazının Geri Kalan Bölümü Spoiler İçeriyor!)

Dini ve diğer sebeplerden dolayı hayatında hiç kumar oynamayan Carol, ilk deneyiminde yüklü bir para kazanıyor. Aman tanrım, hayat ne kadar garip değil mi? Sürekli kumar oynayan insanlar kazanamazken, Carol ilk seferinde turnayı gözünden vuruyor.Ne kadar şaşırdık değil mi?